Story of Coffee & Jazz House
Caz & Blues dergisi yazarı ve editörü Ulaş Seyhan / Ağustos 23,2013 Coffee & Jazz House yazısı;
2 hafta önce Kumbaracı Yokuşu’ndan Tophane’ye doğru inerken, yolun üstünde sağ tarafta çok şirin, sıcak ve içeriden nefis kahve kokuları gelen bir kafe gördüm. İçeri girer girmez güler yüzlü işletmecileri Mehmet ve Yasemin ile tanıştım. Çok şirin bu çift kendi sıcaklıklarını kafeye de yansıtmışlar. Beyoğlu’nun değişen simgesine yavaş yavaş ayak uyduran Tophane’de de inşaatlar, oteller başlamış durumda. Tarihi bir apartmanın alt katında bulunan Jazz House Caffe iki katlı, ”tuğla” mimarisini korumuş, zengin mönüsü ve isminden de anlaşılacağı gibi caz müzikle müşterilerini karşılıyor. Caz konserleri de olan kafede yeni sezon eylül ayı gibi açılacak. Üst katı yeni sezona yetiştirme uğraşı içerisindeler. 4.5 ay önce açılan kafe Beyoğlu’nun güzel mekanları listesine adını yazdıracak gibi görünüyor. Kahvaltı servisi de olan kafede güzel bir kahvaltı ile güne başlayabilir, Beyoğlu’nun yoğunluğuna enerjik bir şekilde kendinizi teslim edebilirsiniz. Tam müzik tutkusu ile donatılmış kafede yiyecek ve içeceklere de bu yansıtılmış. Mesela sandviç isimleri; Bebop, Ragtime, Blues… Bir Blues alabilir miyim lütfen?… Diğer bölümlerde de durum farksız… Soğuk içeceklerde, jazz house cold vanilla, jazz house cold hazelnut; tatlılar da, tenderly (whit kahluaand caramel sauce) (jazz house special dessert) ve bunların yanında çok zengin bir mönü… Mekan; sıcak bir ortam, Beyoğlu’nun tarihi dokusunu, kahve, sandviç, caz-blues müzik sevenleri bekliyor. Tomtom mah. Kumbaracı Yokuşu 52-A Beyoğlu Hürses Gazetesi editörü Duygu Özdemir sayı 12819 / Mart 16, 2014 "1 Kitap 1 Mekan" adlı köşesinde bizden şöyle bahsetmiş.
Kumbaracı Yokuşu’nda gezinirken tesadüfen bu sevimli cafe'yi buldum. Şirin kapısı ve tabelası beni çağırıyor gibiydi ve tabi ki ben de hiç düşünmeden içeri girdim. Taş duvarları, cam önündeki kırmızı saksıları,ev yapımı leziz tatlarıyla bana "İyi ki girmişim!" dedirtti. Arka fondan gelen keyifli müzik eşliğinde elmalı turtamı yemeye başladım. Tek kelimeyle mükemmel diyebileceğim bu turtayı afiyetle yedikten sonra kitabımın son sayfalarını bitirmeye koyuldum. Alain Robbe-Grillet'nin Silgiler adlı eseri çok ilginç bir roman çünkü anlayabilmek için mutlaka ait olduğu akım hakkında bilgi sahibi olmanız gerekiyor. Yeni Roman akımı 1950'lerde ortaya çıkmış ve tahmin edebileceğiniz üzere İkinci Dünya Savaşının tahribatını da beraberinde getirmiştir. Romanlarda baş kahraman anlayışı kalkmış ve yerini eşyalar almıştır. Objeler üzerinden tüm betimlemeler ve karakterler tanıtılmaktadır. Zaman akışı da belirsizdir; kendimizi geçmişe dönük gelgitler içinde buluruz ve her zaman bir unutmuşluk, o anı yaşamama durumuyla karşılaşırız. Modern insanın tüm erdemlerden uzak olduğu düşüncesinden yola çıkılarak mitolojik hikayelere yer verilir. Tam da bu nokta da kitabımızın olay örgüsü mitolojik “Odip” hikayesine dayanır. Her şey Odip marka bir silgi arayan Wallas'ın, burada bir parantez açmak istiyorum; silgi aslında geçmişinden kurtulup, geçmişini silip atabilmesi açısından sembolik bir objedir, bir şehre dedektif olarak yollanarak bir cinayeti çözümlemeye çalışmasıyla başlar. Romanın olay örgüsü, Odip hikayesine paralel olarak gelişir. Roman, antik tiyatro eseri gibi önsözle başlar, beş bölümden oluşur ve son sözle biter. Satır aralarında "Şimdi perde kapanır." gibi terimlerle karşılaşırız. Odip hikayesinde olduğu gibi Odip'e sorulan bilmece kitapta da Wallas'a sorulur. Şişmiş ayaklara sahip anlamına gelen Odip, Wallas’la özdeşleştirerek Wallas'ın çok yürümekten ayaklarının şişmesinden bahsedilir. Kartpostal almak için girdiği kırtasiye sahibini çekici bulan Wallas onun üvey annesi olduğunu da bilmemektedir, tıpkı Odip'in bilmeden annesiyle evlendiği gibi. Son olarak araştırdığı cinayetteki asıl suçlunun kendi olduğu yani kendi babasını öldürmüş olduğu gerçeğiyle kitap son bulur. Klasik roman kalıplarından çıkmış ve zekice bir olay örgüsü arıyorsanız mutlaka bu kitabı okumanızı tavsiye ederim. gecce.com yazarlarından Melda Özgün'ün 19 Mayıs 2014 ' de yazdığı, "Galata Yeme-İçme Haritası" başlıklı yazısında, 5. sırada bizden şöyle bahsetmiş.
Kumbaracı yokuşundan aşağıya doğru keşfe devam ediyorum.. Sokağın ortasına doğru kulağıma güzel melodiler çalınıyor ve iştahla kafamı çevirdiğimde Coffee Jazz House yazısını görüyorum. İşte başka bir dünya daha. Mis gibi kahve kokusu , Muffinler, sessiz ve huzurlu çalışabileceğiniz bir üst kat ve en az kahveler kadar leziz müzikler ile keyifli bir mekan burası.. Dekorasyonundaki muziplikler, afişler ve samimiyet, sokağa açılıveren sohpetleri ile kendisine has bir kitleye sahip ve yeni misafirleri de keyifle bekleyen Coffee Jazz House kahve molanız için kesinlikle doğru bir adres olabilir. En Belirgin Özelliği : Müzikleri |
The Guide İstanbul dergisi yazar ve editörü Alara Kap / August 06, 2013 Coffee & Jazz House yazısı ; After a short yet steep trip down Kumbaracı Yokuşu, just around the time old, desolate buildings start appearing, a cartoon adaptation-like building emerges on the left side, with two tiny tables in the exterior. This cozy coffeehouse is simply called Coffee & Jazz, making various coffee drinks from Lavazza, Turkish coffee (obtained from Kuru Kahveci Mehmet Efendi), and homemade treats. An early morning visit to this location promises their fluffy eggs benedict, or a breakfast plate along with herbal teas, homemade muffins, cakes, cookies, and freshly squeezed orange juice, or lemonade. In the afternoon you can enjoy watching kids run up and down the street, and tourists wondering lazily, occasionally glancing at your plate that has a special dessert called Tenderly, served with caramel and Kahlua liqueur. Make sure to try their Turkish coffee with mastic while giggling at your loved one, or reading your favorite magazine. The upstairs of this coffeehouse will be turned into a meeting/party room for small groups of people, where a calm get together will eventually turn into a night of long conversations, endless caffeine, and fulfilling nibbles. Kumbaracı Yokuşu No. 52/A, Tom Tom; P (0212) 213 20 27 Esquire dergisi Editörü Ayça Zaman sayı 118 Ekim 2013 "Keyif veren 25 şey" adlı yazısında 4. sıraya Coffe & Jazz House koymuş ve şöyle eklemiş.
MÜZİK KEŞFİNE ÇIKIN Her zaman, sıradanlıktan uzaklaşıp farklı mekanlar keşfetmekte yarar var.Bunun, kişinin gelişimine katkısı olduğu gibi, yeni insanlarla tanışıp çevresini genişletmesine de faydası dokunuyor. Siz de yeni ve farklı bir adreste, birbirinden kaliteli caz müzikleri eşliğinde lezzet keşfine çıkmak isterseniz; Beyoğlu'nun kalabalığından uzaklaşarak, kendinizi Kumbaracı Yokuşu'ndan aşağı doğru salabilirsiniz. Yokuşu daha inerken farkedeceğiniz Coffee & Jazz House, emin olun, daha mekandan adımınızı atar atmaz sizi tavlayacak. Güler yüzlü personelinin yanı sıra ev yapımı kurabiyeleri ve kahve çeşitleriyle farklı bir dünyanın kapılarını açan mekan, kısa bir süre sonra uğrak adreslerinizden biri olabilir. Better Homes and Gardens dergisi Şubat 2014 sayı 11
Coffee&JazzHouse Müzik ve kahveye doymak isterseniz size Coffee&Jazz House'u öneririz. Yokuşa renk katan mekanlardan birisi burası. İki katlı mekan günün her saati kalabalıktan uzaklaşıp, dinlenmek için ideal. Özellikle Tenderly tatlısı büyük ilgi görüyor. Tiramisu ve kek çeşitleri her gün taze bir şekilde servis ediliyor. Karnınız açsa sandviç çeşitlerinden biri muhakkak hoşunuza gidecektir. Coffee&Jazz House'un dışında bulunan minik masalarda oturup Kumbaracı'yı izlemek de bir o kadar keyifli. |